Tırnak İşareti
“Bir sözcüğü iki tırnak işaretinin arasına yerleştirmek gerçekte ne anlama gelir?”
İfadeyi tırnak içinde yazdım çünkü Giorgio Agamben’in Nesir Fikri’nde sorulmuş ve Fırat Genç tarafından Türkçeye tam bu cümleyle çevrilmiş; alıntı yani. Akademik anlatıcının eylemi bu açıklamayla meşrulaşır ancak soru hâlâ orada duruyor.
Sağdaki kapatma tırnağının yanı başına yerleştirilecek küçük bir dipnot işaretiyle, hayırlı işi tamamına eriştirmek mümkün; bir soy isim, kitap künyesi, sayfa numarası hatta ek açıklamalar. Yalnız, tamamına erdirmek deyince John Barrymore’un eğlenceli uyarısı akla gelebilir; “Dipnot, zifaf gecesinde çalan kapıyı açmak için aşağı kata inmeye benzer…” Diyelim ki okuma keyfini azaltır; yine de ihtiyaç herhalde akademi için.
Daha basit düşünüldüğünde, bir ifadenin alıntılanması -tırnak içine almak bu anlama geldiğinde- tekil olarak bu ifadenin belirtilmesinden (dèsignation) ibarettir. Fransızca kavramı, Frege’nin Sinn/Bedeutung ayrımında ikinciye karşılık gelmek açısından özelleştiren Descombes’nin kullandığı anlamda değil; göstermek dışında yargı içermez anlamında kullanıyorum. Yargı belirten ifade tırnağın dışında yer almazsa, alıntı ile intihal arasındaki ince çizgi akademik açıdan belirsizleşebilir veya tırnağa alanın yargısını bilmek imkânsızlaşabilir.
Akademi dışındaki yaygın kullanım, tırnağa alanın değil okur/eleştirmenin muhtemel yargısına karşı gard alma yahut anlamı bükme isteğinden gelir. Terim, belli ki mutat anlamıyla kullanılmamış, alıntılanmakla anlamı kaydırılmış fakat kelime semantik geleneğinden de tam koparılmamıştır: “…kişi eski terimi kullanmak istemez ya da kullanamaz; yeni bir tane ise bulmak istemez ya da bulamaz.”
Üçüncü bir kullanım, S. Sontag’ın ünlü Camp listesinin onuncu sırasında işaret edilendir: “Camp her şeyi tırnak içinde görür. Bu bir lamba değil ‘lamba’dır; bir kadın değil ‘kadın’dır. Camp’ı nesnelerde ve kişilerde algılamak Rol-Yapan-Varlık’ı anlamaktır. Hayatı tiyatro olarak gören metaforun -duyarlılıkta- en uçtaki uzantısıdır…”
Öyleyse tırnak içerisindeki metin basitçe belirtilmiş; okurun yargısı önünde eski terimin mutat sertlikleri yumuşatılmış, rol zenginleşmiş, metin esnekleşmiştir ve elbette bunların hepsi anlamın fakirleştirilmesi bedeli karşılığında elde edilmiştir. Bu bedele değer mi? Her zaman değil ayrıca anlamın fakirleşmesinin tehlikeli olduğu zamanlar vardır.
Mesela bu aralar çok fazla tırnak içinde faşizme rastlıyorum politik analizlerde. Terimi bir tür askıya alarak fakirleştiren bu kullanımın muradı ne olabilir ki? Tahminde bulunalım;
Klasik Faşizm ile Neo-Faşizmi ayırmaya çalışıyoruz; Faşizm ile ona giden süreci, ön-faşizmi veya süreç olarak faşizmi ayırmaya çalışıyoruz; Faşizm’den değil ancak yine de sadece onun üzerinden anlatılabilecek faşizmsi bir şeyden söz ediyoruz; başkaları kolayca faşizm diyor ama biz demek istemiyoruz dolayısıyla onlardan alıntılayarak tırnak içine alıyoruz. Spinoza, pasif arzular rejiminde conatus’un hep dışarıdan geldiğini söyler. Hepsi mümkün ve genellikle bizi, okur-eleştirmenin “ona faşizm denmez” -yahut terim olguyu karşılamıyor- yargısından korur. Bu hizmeti küçümsemiyorum.
Tedbirsizlik ederek tırnak kullanmamış ve yüzyıldır tartışılan faşizm analizlerindeki kampınızı belirtmeye zorlanmış olabilirdiniz. Benim başıma geldi ve yeni sömürge bir ülkede faşizmin nasıl gizli/açık şekilde süreklilik kazanacağını çalışmak zorunda kaldım.
Tırnak kullanmamak yüzünden iktidar karşıtlığına yoğunlaşamamakla; parlamento ve belediye seçimlerine gereken ilgi ve özeni göstermemekle; yeterince cumhuriyetçi, demokrat, laik ve artık her neyse olmamakla suçlanıyor olabilirdiniz. Benim başıma geldi ve ancak istisnasız her iktidar döneminde hakkımda dava açıldığını gördükten sonra hükümetleri bırakıp rejimle ilgili düşünmem gerektiğini netleştirebildim.
Daha kötüsü, tırnak kullanmıyorsanız gerçekten faşizmden söz ettiğiniz sanılıp Beyaz Gül’cülerin Alman toplumuna, Direnişçilerin Fransızlara, dövüşenlerin Arnavutluk dağlarından Yunan adalarına kadar evde bekleyenlere sorduğu soruya cevap vermeniz gerekirdi: “Niye dövüşmüyorsun o zaman?” Bunu soran olmadı ama sorulursa var cevabım.
Onun yerine “faşizm”den söz ettiysek rahatız. Anlamı her seferinde ihtiyaçlarımız için büküp, anlamdan kaçış için okurun arzuladığı esnekliğe kavuşabiliriz. Tırnak bizi eleştirel yargıdan korur; bizi koruyamayacağı şey faşizmdir.
Tırnak işaretleri arasına kapatılmış sözcüğün intikam vaktini beklediği unutulmamalıdır. Ben de Agamben gibi, yalnızca tırnak işaretleri içinde konuşabilen insanlığın, düşünce aracılığıyla düşünceyi sonucuna taşıma kapasitesini yitirmiş bir insanlık olacağından korkuyorum. Mesele sadece conatus ile ilgili değil. Anlamın fakirleşeceği doğrudur; cabası politik failliğimizi yitirmek olur.
Bu askı çivisi gibi ters virgüllere kelime asmak, her geçen gün biraz daha fazla canımı sıkıyor ama yeterince azaltabildiğimi de söyleyemeyeceğim.
Sizde durum nedir?